top of page

Karantina Devam Ederken..

  • Yazarın fotoğrafı: atuğçepekmezci
    atuğçepekmezci
  • 31 Mar 2020
  • 4 dakikada okunur

Covid-19'lu karantina günlerine hoş geldiniz!



Merak etmeyin, hepimiz aynıyız, evlerde kalmaya, evlerden çalışmaya, dışarı çıkıp geldiğimizde deli gibi dezenfekte olmaya biraz olsun alışmış durumdayız. Ama genede sıkılıyoruz, hep boş vakitler dilemiştik ama böylesini istemiştik ki! (not: burada bir yazım hatası yapmışım, çok sonradan fark ettim, ama düzeltmeyeceğim, galiba ben içten içe böyle bir durumda kalmayı, bütün gün evde bir şeylerle uğraşmayı çok istiyordum, öyleyken böyle..)



Her neyse.. bu yazı aslında köyün delisi blog sitesinin sadece burada yayınlanacak ilk yazısı, burada kelime sınırlaması yok, bunu yayınlamadan okuyacak başka gözlerde yok.. O yüzden bir tık heyecanlıyım, konuşmaya, yazmaya başladım mı da duramam, akış bizi nereye götürecek beraber göreceğiz..


Malum günlerde özellikle '@psikologtugcepekmezci' instagram hesabında ve 'Ege Telgraf' gazete köşesinde ( okumadıysanız arada açıp okuyun, ayıp ediyorsunuz) sürekli olarak aynı şeylerden bahsediyorum.


'Küresel bir durumdayız lütfen sakin olalım..'

'Bilgi kirliliği bizi daha çok paniğe sürükler'

'Panik bize iyi gelmez'

'Bu döngü bizim bağışıklığı daha çok düşürür'

'Vücudunuzda organlarınız bile etkilenir'

'Evet, kalbiniz ve bağırsaklarınız bozulabilir, dikkat edin..'



Gibi gibi bir çok şey yazdım, çizdim. Ama anladım ki aslında bütün psikologlar ve doktorlar ve çok çok daha başka insanlarda aynı şeyleri anlatıyor. Panik olmayın derken sıkıyoruz galiba insanları. Bu sebeple bugün panik olmayın demeye gelmedim, olun canım, panik iyi bir şeydir, sizi dinç tutar.


Ama altında nasıl bir mekanizma yatıyor öğrenirseniz bütün o haberleri okurken yaşadığınız ' galiba şimdi s*çıyoruz' hissiyle daha iyi nasıl baş edip daha dinç durabileceğinizi çözebilirsiniz..


Şimdi sevgili dostlar, araştırma yaparken sürüsüyle stres çeşidiyle karşılaştım. Akut, Kronik, Çevresel, Fiziksel, Duygusal, Olumlu, Olumsuz.. Elimi nereye atsam bir stres çeşidi çıktı. O yüzden güzel bulduğum bir tanesiyle yola devam edeceğiz. Stres dediğimiz şey aslında üç parçada incelenebilir.


1) Kazalar, Yaralanmalar, Düşme, Travmalar gibi yaşanan olaylar 'Fiziksel Stres'

2)Bakteriler, Virüsler, Hormonlar, Yiyecekler, Ağır Metaller, Kan şekeri düzeyi gibi şeyler ' Kimyasal Stres'

3)Aile trajedileri, İş, Para, Kişisel Olaylar gibileri ise 'Duygusal Stres' olarak tanımlanıyor.



Bunların yanı sıra ne kadar maruz kaldığınız da birazdan bahsedeceğim etkileri değiştiriyor olacak. Yani kısa süreli mi maruz kalıyorsunuz yoksa senelerdir aynı sıkıntıları mı üstleniyorsunuz artık buralarda düşünmeye başlayabilirsiniz.


Şimdi bir iki dakika ayırın ve düşünün lütfen..



Siz bu aralar hangi stres türünü birlikte yaşıyorsunuz?

Hangileri yeni başladı?

Hangileri bir süredir var?

Hangilerini nasıl aşıyorsunuz? ( hani şu 'ben de bunu iyi atlattım ha' hissi var ya ondan bahsediyorum),

Ya da hangilerini atlatamadınız ve üzerinize çöktü..


Biraz çözdüysek devam edelim..


İşte bu gibi stres çeşitlerine böyle küresel olaylar olmadan çok öncede maruz kalıyor ve yaşamımızı devam ettiriyorduk. Tamam, bazılarımız şahane yaşamıyordu ama gene de götürüyorduk işte! Ancak özellikle böyle günlerde hali hazırda alışık olduğumuz stres döngümüze birkaç tanesi daha istemeden ekleniyor, ve bizler patlamaya hazır kazanlar haline geliyoruz. Peki bu patlamaya hazır kazanlar nasıl oluyor, hangi değişimler neden görülüyor?


Öncelikle ilk değineceğimiz nokta meşhur; 'Savaş ya da Kaç' mekanizması.



İlkel dönemlerden beri bizi vahşi hayvanlardan sonra da vahşi patronlardan ve diğer vahşi insanlardan ve etkilerinden korumaya çalışan böyle bir mekanizmamız olduğu için şükretmemiz gerek. Çünkü bu mekanizma vücudunuzdaki hormonların salgılanışıyla oynayarak ve sinir sisteminizi harekete geçirerek sizi tutmaya çalışıyor.


Beyin tehdit oluşturabilecek bir durum algıladığında ( bu iş yerinde bir sıkıntı, sizi çileden çıkaran bir arkadaş, bir türlü anlaşamadığınız bir akraba, trafikte deli gibi küfredip üstüne yürümek istediğiniz diğer sürücü, istediğiniz gibi olmayan bir yemek, sizi anlamayan bir eş, yeterli gelmeyen para ya da küresel bir salgın olabilir)

hipotalamus adı verilen beyinde bir bölgeniz harekete geçerek hormon salınımı başlatır. Adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi hormonların kana karışması için emir verilir.


İşte burada yukarıda bahsettiğim ne kadar süre o stresli duruma maruz kaldığımıza göre tepkiler ikiye ayrılır. Eğer ani bir stres ile yüzleşiyorsak ve baş etmeye çalışıyorsak, beyinde bunu tehdit olarak algıladıysa hipotalamusunuz böbrek üstü bezlerinizi uyarır ve bu durumda salgıladığınız adrenalin 'sempatik sinir sisteminizi' uyarır. Yani sizi savaşmaya ya da kaçmaya hazırlar!


Bahsettiğimiz şu sempatik sinir sistemi ne yapar?


  • Kalp atış hızı artar.

  • Akciğerlerdeki bronşlar genişler.

  • Göz bebekleri genişler.

  • Kaslarda kanlanma ve kas gücü artar.

  • Salgı bezlerindeki salgı üretimi azalır.

  • Mide sindirim işlevlerinin çoğu durdurulur.

  • Daha fazla glikojen, glikoza dönüştürülür.


Gerçek bir panik durumu gibi duruyor değil mi?


Bahsedilen bu belirtiler sizin fiziksel olarak bir aslandan kaçmanızı, deprem anında evi terk etmenizi ya da karate yaparken rakibinizi yere sermenizi sağlayabilir.


Tehlike algısı geçtiğinde ise 'parasempatik sinir sistemi'niz devreye girerek 'dinlen ve sindir' için çalışmaya başlar. Çünkü bir şeyden kaçarken veya savaşırken vücut sadece ihtiyacı olan organları çalıştırarak diğerlerini kapatır, bağırsaklarınız bozulur diye uyarmam bu yüzdendir ( o kabız olmalar ve korkunca bir anda işemeler buradan kaynaklanıyor)..


Dinlen ve sindir ise kişiyi eski haline geri getirerek vücudu düzenlemeye çalışır. Tabi ani stres durumlarında bu böyle..



Peki uzun süreli sıkıntılarda ne oluyor?

Bu döngü uzun süre devam ettiğinde hipotalamus hipofiz bezlerinizi uyarmaya başlıyor ve kortizol adı verilen ( diğer adıyla stres hormonu) bir hormon piyasaya çıkıyor. Bu hormon vücudun sürekli olarak kan şekerini düzgün seviyede tutmaya çalışırken karaciğerde depoladığınız glikozu çekiyor ve tüm bunlar olurken bağışıklık sisteminiz baskılanmak durumunda kalıyor.


Dahası yaşadığınız belirli sıkıntıların bazı spesifik organları bozduğuna dair çalışmalar var, o başka bir yazıya..


Tamamdır, artık bağışıklık sisteminiz çok iyi beslenmeniz rağmen niye düşüyor ve siz sıkıntılı hissettiğinizde hasta olmaya da daha çok meyilli oluyorsunuz anladınız..

Şimdi şu 'galiba şimdi s*çıyoruz' hissine dönecek olursak.. Evet evlerdeyiz, elimizdeki imkanlarla kendimizi oyalamaya çalışıyoruz, sevdiklerimize bir şey olmasın istiyoruz, korunmanın yollarını arıyoruz ve haberleri deli gibi takip ediyoruz. Tüm bunlar size hangi stres çeşitlerini hatırlatıyor?


Hadi ama! kaçmayalım, hepimiz uzun süreli olarak kafayı çıtlattığımızı düşündüğümüz stresli bu duruma maruz kalıyoruz. Ancak artık bu durumun vücudunuza ne yaptığını ve sizi nasıl korunmasız bıraktığını biliyorsunuz, bu yüzden ilk önce yapmanız gereken bir şey var. Fark etmek.. vücudunuz bir kaç stres olayıyla baş edebilir ve bunlar sizi hasta etmez evet, ancak bu süreç uzadığında ve stres olarak göreceğiniz daha fazla şey karşınıza çıktığında üzülmek istemiyorsanız ipleri şimdiden tutmanız ve kendinize bakmanız gerek.



İlk adımımız, bundan önce peşinizde sürükleyip bu güne taşıdığınız ve sizi strese yönlendiren şeyleri bulmak ve neler olduğunu fark etmek olsun..

İkinci adım olarak ise bunlara detaylıca bakıp yapabileceğimiz ve etkilerini görmeye çalışacağımız bazı şeyler var, ancak onlar diğer yazıya, bu seferlik bu kadar yeter..


Sevgili dostlar, umarım stresle ilgili vücudunuzda neler olup bittiğini anlamanıza yardımcı olabilmişimdir. Bu yazı sadece siz okuyanların eleştirilerine ve değerli fikirlerine açıktır, neler düşündüğünüzü bir iki cümle de olsa bırakın ve yazıların daha iyiye gitmesine yardım edin..


Sağlıkla kalın..







Comments


Yazı: Blog2_Post

©2020, Köyün Delisi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page